Abstract
Avrupa Fetva Meclisi, çoğu Batı’da ikame eden hem şerî delilleri hem de vâkıayı bilen kıymetli âlimleri bünyesinde toplamış ilmi bir müessesedir. 1997 yılında Yûsuf el-Karadâvî’nin (1926-2022) başkanlığında kurulmuştur. Bu tarihten itibaren özellikle de Batı’da yaşayan müslümanları ilgilendiren ve müslüman ülkelerde gözlemlenen problemlerden ciddi manada farklılaşan önemli fıkhî meseleleri gündemine taşımış, ürettiği çözümlerle hem oradan yaşayan hem de benzer problemlerle yüzleşen Müslümanlar için referans niteliğinde karar ve fetvalara imza atarak, kendisine başvurulan ilmi bir merci haline gelmiştir. Kuruluşundan günümüze Meclis’in yapısını konu edinen ve genel ya da aile hukuku veya muamelat gibi, özel bazı meseleler bağlamında izlediği fetva yöntemine ilişkin farklı dillerde bazıları akademik tarzda pek çok çalışma yapılmıştır. Meclis, 2023 yılında İstanbul’da icra ettiği toplantısını bu tarihe kadar yaptığı çalışmalar ve kendisine yöneltilen tenkitlere hasretmiş, toplantıda Meclis’i farklı yönleriyle değerlendiren çok sayıda bildiri sunulmuştur. Bu çalışma da aynı gayeye hizmet etmek maksadıyla Meclis’in fetvalarını neşrederken izlediği metodu, fıkıh ve fetva usulü kuralları bağlamında eleştirel bir bakış açısıyla değerlendirmek üzere kaleme alınmıştır. Değerlendirme, fetvanın muteber sayılabilmesi için müftüde aranan ilmi ehliyet ve adalet şartlarıyla sınırlandırılmıştır. Bu bağlamda öncelikle fıkıh meclislerinin fıkıh ilmine yaptığı katkıdan bahseden bir giriş yapılmış, ardından Meclisle ilgili tanıtıcı kısa bir malumat verilerek, “ekalliyyât fıkhı” olarak da bilinen alanda doldurduğu boşluk başta olmak üzere, diğer fıkıh meclislerinden olumlu yönde ayrıldığı hususiyetlerine değinilmiştir. Fetvanın kabul edilmesi için gerekli şartlar meşhur usul kitaplarıyla iktifa edilerek tahlil edilerek aktarılmış, Meclis’in neşrettiği fetva ve kararların bu kurallara uygunluğu tartışılarak, diğer fıkıh meclisleriyle mukayese imkânı oluşturabilmek için onlar tarafından neşredilmiş karar ve fetvalara da yer verilmiştir. Çalışmanın sonucunda Meclisin, karar ve fetvaların kimler tarafından alındığını ilan etmemek suretiyle kriter olarak belirlenen fetva usulü kurallarına riâyet etmediği anlaşılmış, diğer fıkıh meclislerinin de çoğunlukla aynı problemle malul olduğu sonucuna varılmıştır. Çalışma, tespit edilen problemlerin çözümü için bazı tavsiyelerin de yer aldığı bir sonuçla tamamlanmıştır. Çalışmanın, ulaştığı sonuçlarla fetva müesseselerinin bu faaliyeti icra ederken fetva usulü çerçevesinde hareket etmelerine rehberlik edecek ölçüler ortaya koymak suretiyle alana katkı sağlaması umulmaktadır. Bunun yanında, hangi isimle anılırsa anılsın kurumsal olarak fetva neşreden müesseselerin, özelde ise Avrupa Fetva Meclisi’nin kararlarıyla amel eden ya da karar ve fetvalarını esas alarak fetva veren veya çalışmalarında istifade eden araştırmacı ve müftülerde farkındalık oluşturması ümit edilmektedir.