Usulcülere Göre Hükümde Tefvîz

Cumhuriyet İlahiyat Dergisi 28 (2):746-772 (2024)
  Copy   BIBTEX

Abstract

Tefvîz meselesi ictihada başvurmaksızın ilkten hüküm koyma esasına dayanan girift bir meseledir. Şer’î ahkâmın kaynağı ya vahiy veya vahyin ışığında ictihaddır. Tefvîzde ise hüküm herhangi bir vahiy veya ictihada dayanmayıp, Allah tarafından daha önce verilen yetkiye dayanmaktadır. Tefvîzde ilkten ve re’sen bir hüküm koyma söz konusudur. Usulcüler arasında böyle bir yetkinin imkanı tartışılmış, mesele etrafında kabul ve red şeklinde temel iki görüş ortaya çıkmıştır. Bu ihtilafın temelinde hüsün ve kubuh etrafındaki kelamî tartışmaların önemli rol oynadığı anlaşılmaktadır. Tefvîzi kabul eden usulcüler kendi içerisinde aklen cevaz verenler; hem aklen hem de fiilen mümkün görenler şeklinde ayrışmışlardır. Kabul eden usulcüler detayda da ihtilaf etmişler kimi usulcüler tefvîze peygamber, müctehid/âlim ve hatta âmmî bakımından cevaz verirken, kimisi sadece peygamber bakımından, kimisi hem peygamber hem de müctehidler bakımından cevazına hükmetmişlerdir. Çoğunluğu Mu‘tezile mensubu olan usulcüler ise ne aklen ne de fiilen gerçekleşmesini mümkün görmemişlerdir. Hem aklen hem de fiilen cevaz veren ve tefvîzi peygamber ve âlimlere teşmil eden usulcüler arasında Mu’tezilî âlim Müveys b. İmrân’ın adının ön plana çıktığı görülmektedir. İmam Şâfiî ve Şâfiî usulcüler de aynı grup içerisinde yer almış olmakla birlikte özellikle İmam Şâfiî’nin görüşü noktasında net bilgiler sunulamamıştır. Hem aklen hem de fiilen gerçekleştiğini kabul eden usulcüler görüşlerini aklî ve sem’î delillerle temellendirmeye çalışmışlardır Tefvîze cevaz veren usulcüler ayrıca tefvîzi şer’î hükmün kaynaklarından biri olarak kabul etmişlerdir. Tefvîze cevaz vermeyen ve çoğunluğunu fukahâ/Hanefî metoduna mensup alimlerin oluşturduğu usulcüler ise şer’î hüküm kaynaklarının vahiy ve ictihad olduğuna vurgu yaparak peygamber de olsa bunların dışında başka bir teşrî’ kaynağı bulunamayacağını iddia etmişler, onlar da iddiaların aklî ve naklî delillerle gerekçelendirmeye çalışmışlardır. Şîî usulcüler arasında tefvîzi temelden reddedenler olduğu gibi kabul ve red şeklinde sünnî usulcülerle benzer yaklaşımlar sergileyen alimler de bulunmaktadır. Bazı aşırı Şîa fırkaları arasında tekvînî tefvîz denen bir anlayış da bulunmaktadır. Bu anlayışa göre âlemin yaratılması, idare edilmesi, öldürme, diriltme, rızık verme, âhirette ceza ve mükâfat verme gibi hususlar Allah tarafından Hz. Peygamber, Hz. Ali ve imamlara havale edilmiştir. Fakat bu anlayış mutedil Şîa alimleri tarafından şiddetle reddedilerek bunu savunanların küfrüne hükmedilmiştir. Kimi usulcülerin ictihadla tefvîzi birbirine karıştırdıkları veya en azından tefvîzi de ictihad kapsamında gördükleri anlaşılmaktadır. Oysaki tefvîzin en temel özelliklerinden biri ictihada başvurmadan hüküm vermektir. Dolayısıyla böyle bir yaklaşım isabetli gözükmemektedir.

Other Versions

No versions found

Links

PhilArchive



    Upload a copy of this work     Papers currently archived: 100,809

External links

Setup an account with your affiliations in order to access resources via your University's proxy server

Through your library

Analytics

Added to PP
2024-11-16

Downloads
4 (#1,801,982)

6 months
4 (#1,246,333)

Historical graph of downloads
How can I increase my downloads?

Citations of this work

No citations found.

Add more citations

References found in this work

No references found.

Add more references