Abstract
Nesnesini deneyimin yanında tarihsellikten de alan hafıza, insanın eylemlerini bir amaç doğrultusunda biçimlendiren ve ben bilincini oluşturan özel bir olanaktır. Bu açıdan sosyal, kültürel, bilimsel ve düşünsel alanda gerçekleşen değişimler, ahlaki bir varlık olduğu öne sürülen insanın yaşadığı yer ve başkası ile ilişkisini, aidiyetini kuran hafızasını da fazlası ile etkilemektedir. Nitekim mevcut gelişmelere yönelik bir eleştiri mahiyetinde, dönüştürülmeye çalışılan insanın, ontolojik bir zeminde kalacak şekilde bütünlüğünün ön plana çıkarılması ve ahlaki bir varlık olduğuna sürekli vurgu yapılması gerekmektedir. Bu bağlamda bir öneri olarak Sarıoğlu’nun, varlığın ontolojik temellerini dikkate alarak savunmaya çalıştığı ahlaki tutum, hem insanın hafızasına dair kurucu bir analizi içermekte hem de günümüzün şekillenişinde insanın yönelimine bir cevap olmaktadır. Dolayısıyla bu çalışmada Sarıoğlu’nun ontolojik-ahlaki zeminde eleştirisine konu olan insanın, özne (üst/ün/-insan) olarak kendi varlığına dair başlangıç arayışında unuttuğu ya da unutturmaya çalıştığı bütünlüklü yapısı, yine onun ahlaki bir içerik ile hem emanet alma, hem birlikte-olma, hem de aklın kullanımına dair değerlendirmeleri ele alınmaktadır.