Abstract
Sosyal bilimlerde nesnelliğin, dışarıdan otoriter bir sese dayalı geleneksel yaklaşımların sorgulanması sonucu kavramlaşan otoetnografi, araştırmacının kendi öznelliğini araçsallaştırmasına dayanan bir yöntemdir. Zira, araştırmacının kendi deneyimlerini ve duygularını araştırmanın merkezine yerleştirmesi, otoetnografiyi geleneksel etnografilerden ayıran en belirgin özellik olarak vurgulanmaktadır. Bu çalışma, otoetnografiyi teorik, metodolojik ve etik açılarından ele alarak yöntemin sosyal bilimlerdeki potansiyelini ve bu yöntemle yazılabilecek metinlerin nasıl değerlendirilebileceğini tartışmaya açmayı amaçlamaktadır. Bu bağlamda bu çalışma, sosyal bilimlerde temsilin politikliğine dair tartışmalara katkılar sunmayı, bu yöntemi kullanacak araştırmacıların yaklaşımlarına, karşılaşabilecekleri sıkıntılara ve gözetmeleri gereken etik sorunlara dair genel bir çerçeve çizmeyi amaçlamaktadır. Marjinal olarak kabul edilen, öteki olarak kodlanan ve sesleri akademik metinlerin katı kuralları arasında kaybolan kültürel grupların daha görünür hale gelmesinde etkili bir yöntem olarak kabul edilen otoetnografinin teorik, biçimsel ve etik tartışmalarla ele alınması yöntemin sosyal bilimlerde kullanılması üzerine ortaya çıkabilecek tartışmalara katkılar sağlayacaktır.