Deleuze ve edebiyat: Sınırların ötesine geçmek
Abstract
Bu makalede, çağdaş felsefede önemli bir yere sahip olan Gilles Deleuze’ün, metafiziğin krizini veya öznenin krizini edebiyat ile aşma girişimine ilişkin bir değerlendirme yapmak amaçlanmıştır. Deleuze için edebiyat, parçalanmış ve alt bileşenlerine bölünmüş öznenin, duygu - düşünce yoğunluğu ile yeni yaşam alanları yaratmasıdır. Başka bir deyişle birey, içine hapis olduğu bedeninden edebiyatın yarattığı duygu - düşünce yoğunluğu ile çıkar. Bu anlamda duygu - düşünce yoğunluğu, öznede hareketsizle hareketlinin; yaşananla yaşanmayanın; hayal ile gerçeğin buluşmasını sağlar. Edebiyat bu yönü ile bütünüyle “bir yaşam olayı"dır. Deleuze’e göre edebiyat “.. asla tamamlanmayan, her zaman meydana gelmekte olan ve her yaşanabilir ya da yaşanmış malzemeyi aşan bir oluş meselesidir”. Daha da önemlisi edebiyat yarattığı oluşumlarla, düşüncede yer alan teorik ve pratik arasındaki yarılmayı ortadan kaldıran bir deneyimdir. Çünkü edebiyat, yaşamı tanımlamaktan ziyade onun sahip olduğu oluş ve gücü açığa çıkartan bir etkinliktir. Bu yüzden, sağaltıcı bir edim dâhilinde yaşamsal problemlere çözüm üretme çabasında olduğu söylenebilir. Bu çaba, daha çok “bir yaşam etiği” olarak tanımlanabilir.