Local knowledge (both technological and sociological) and communication systems represent a logical starting point and a rich body of resources for successful agricultural research, development, and extension (RD&E). Drawing upon concrete examples from Asia, Africa, and Latin America, this essay presents an overview of definitions, topics, and applications of local knowledge in agricultural RD&E. Also noted are caveats, future research and training needs, and human values issues related to the study and utilization of local knowledge systems and their products.

In all cultures, ethnomedical practices are largely the same for animals and people, whether in mode of administration of materia medica, in the materials themselves, or in surgical, mechanical, behavioral, medico-religious, and other realms. Below, parallels between veterinary and human ethnomedical techniques are outlined. Taken together, they suggest that a number of benefits could be gained by closer collaboration between veterinary and human medicine in the delivery of basic healthcare information and services.

Within a given culture – whether industrialized or more tradition oriented – essentially the same fundamental medical theories, practices, and pharmacopoeia tend to be applied to human and non-human sickness and patients. In modern industrialized societies, however, healthcare services are sharply divided between human and veterinary medicine. There is likewise a sharp division between practitioners in these two health sectors: medical doctors and veterinarians. Yet in non-Western, traditional or indigenous medical systems, the same practitioners often treat both humans and animals. (...) There is a growing body of literature that attests to the efficacy of traditional health practices and herbal medicines for the prevention and treatment of both human and livestock ailments.The authors argue for an intersectoral approach to human and veterinary health services in poor countries, especially those targeted to rural people with LIMITED access to modern health services. Extension of conventional medical and veterinary services is particularly difficult and costly in Third World countries where the necessary infrastructure (roads, clinics, labs, cold chains, etc.) is poorly developed and where much of the populace and their livestock reside in remote, rural areas, or where people may be nomadic or transhumant. Consideration should therefore be given to the joint delivery of human and livestock healthcare and related services, as well as to linking informal, ethnoveterinary practices and practitioners with more formalized systems of veterinary AND medical practice. Several advantages of such an approach are identified and explored. (shrink)

The uses of the most “social” of the social sciences—sociology and anthropology—in international agricultural research and development (R&D) have often been poorly understood. Drawing upon a decade of work by the Sociology Project of the Small Ruminant Collaborative Research Support Program, this article exemplifies how and where social scientists can and have contributed to major development initiatives, and it illustrates some of the larger lessons to be learned for human values concerns in international agriculture.

Ethnoveterinary research, development, and extension (ERD&E) has emerged as a rich field for discovering, adapting, and transferring appropriate and sustainable animal health technologies to rural and peri-urban stockraisers, especially in Third World countries. This field is defined as the holistic, interdisciplinary study of local knowledge and practices, together with the social structure in which they are embedded, that pertain to the healthcare and healthful husbandry of animals used for a multitude of purposes. Especially in the Third World, livestock play a (...) large number of important roles that are little understood or appreciated in today's First World. Study of these benefits and their role in Third World livelihoods offers numerous lessons that span not only the virtues but also some of the technical, ethical, and methodological challenges of working with local knowledge. ERD&E emerged as an internationally recognized branch of research in the mid-1970s largely in response to an increasing concern with animal health in the context of practical, field-level projects in animal agriculture. As many as 90% of the world's population continue to rely mainly on their own localized ethnomedicine for the bulk of their personal healthcare as well as their veterinary needs. With the escalating costs of Western healthcare technologies, it is essential to build upon this local knowledge. Of course, ethnoscience is not perfect, and recognition of the immense value of ERD&E does not imply that conventional science is to be abandoned. Rather each has much to learn from the other. Making knowledge by judiciously drawing upon insider and outsider, site-specific and universalistic, and both old and new understandings can take us back to a brighter development future. (shrink)

This article analyzes survey data from a national sample of K-12 public school teachers (N = 5190) with a focus on the nested sample of middle and high school social studies teachers (N = 927). The authors examine social studies teachers’ views on nationalism, including the sub-categories of chauvinistic nationalism and patriotism. In the analyses, the authors show differences in levels of nationalism based on demographic and regional factors and the relationship between levels of nationalism and teachers’ beliefs about educational (...) rights for undocumented immigrant students using both correlation and linear regression analyses. We argue that teachers’ views on nationalism could be a critical factor in shaping beliefs toward equity in relation to immigrant students. (shrink)

Bilim felsefesinin en temel problemlerinden biri olan sınırlandırma problemi belirli bir ölçüt vasıtası ile bilimi, bilimsel olmayan ya da sahte/sözde bilim olan etkinliklerden ayırt edip edemeyeceğimizi konu edinmektedir. Literatüre baktığımızda felsefeciler –özellikle bilim felsefecileri– bilimin doğasını karakterize etme girişiminde bulunurken bilim dilinin mantıksal yapısına ya da bilimin tarihsel süreçlerine odaklanarak, bilimi bilimsel olmayan ya da sahte-bilim olan etkinliklerden ayırt etmişlerdir. Bu çalışma ise farklı bir yaklaşım benimseyerek sınırlandırma problemine, felsefecilerin değil, bilim insanlarının perspektifi ile bakmayı amaçlamaktadır. Bu sebeple alanında deneyimli (...) ve çeşitli bilim dallarında profesör olan otuz bilim insanı ile niteliksel araştırma yöntemlerinden biri olan yapılandırılmış görüşme tekniği uygulanmıştır. Bu görüşmeler aracılığıyla bilim insanlarının sınırlandırma problemi hususunda öne sürdükleri görüşler açığa çıkartılıp değerlendirilmiştir. Değerlendirme neticesinde üç temel bulguya ulaşılmıştır. İlki, sınırlandırma problemine ilişkin sorularımıza bilim insanları tarafından getirilen yanıtların birçoğu temel felsefi yaklaşımlarla uyuşmaktadır. Elde ettiğimiz verileri farklı temalar altında analiz ettiğimiz bu çalışmada, sınırlandırma problemine dair yaygın felsefi görüşlerin, bilim insanlarının görüşleri ile anlamlı benzerlikler taşıdığı kısımlar vurgulanmıştır. İkincisi, sınırlandırma problemi ve bu problemlerle ilişkili diğer meseleler üzerinde felsefi olarak sağlanamayan uzlaşma, bilim insanları arasında da mevcuttur. Ne var ki bu ihtilaf dengeli bir biçimdedir, öyle ki benzer yanıtlara sahip olan bilim insanları baskın bir grup sayısına ulaşmamıştır. Üçüncü ve son olarak, bilim insanlarının bilim felsefesinin temel problemlerine yüksek oranda yabancı olduğu görülmektedir. Bu bulgu, her ne kadar nicel olmayan bir yolla ölçülmüşse de verilerin dikkatli analizi durumun bu yönde olduğunu göstermektedir. Tüm bu temel bulgular ışığında, genel değerlendirmemiz, farklı türden yapılandırılmış görüşmelerin çok daha detaylı sonuçlar temin edebileceğidir. (shrink)

t. 1. A-D -- t. 2. E-M -- t. 3. N-S -- t.4. T-I︠A︡.

Bilim felsefesinin en temel problemlerinden biri olan sınırlandırma problemi belirli bir ölçüt vasıtası ile bilimi, bilimsel olmayan ya da sahte/sözde bilim olan etkinliklerden ayırt edip edemeyeceğimizi konu edinmektedir. Literatüre baktığımızda felsefeciler –özellikle bilim felsefecileri– bilimin doğasını karakterize etme girişiminde bulunurken bilim dilinin mantıksal yapısına ya da bilimin tarihsel süreçlerine odaklanarak, bilimi bilimsel olmayan ya da sahte-bilim olan etkinliklerden ayırt etmişlerdir. Bu çalışma ise farklı bir yaklaşım benimseyerek sınırlandırma problemine, felsefecilerin değil, bilim insanlarının perspektifi ile bakmayı amaçlamaktadır. Bu sebeple alanında deneyimli (...) ve çeşitli bilim dallarında profesör olan otuz bilim insanı ile niteliksel araştırma yöntemlerinden biri olan yapılandırılmış görüşme tekniği uygulanmıştır. Bu görüşmeler aracılığıyla bilim insanlarının sınırlandırma problemi hususunda öne sürdükleri görüşler açığa çıkartılıp değerlendirilmiştir. Değerlendirme neticesinde üç temel bulguya ulaşılmıştır. İlki, sınırlandırma problemine ilişkin sorularımıza bilim insanları tarafından getirilen yanıtların birçoğu temel felsefi yaklaşımlarla uyuşmaktadır. Elde ettiğimiz verileri farklı temalar altında analiz ettiğimiz bu çalışmada, sınırlandırma problemine dair yaygın felsefi görüşlerin, bilim insanlarının görüşleri ile anlamlı benzerlikler taşıdığı kısımlar vurgulanmıştır. İkincisi, sınırlandırma problemi ve bu problemlerle ilişkili diğer meseleler üzerinde felsefi olarak sağlanamayan uzlaşma, bilim insanları arasında da mevcuttur. Ne var ki bu ihtilaf dengeli bir biçimdedir, öyle ki benzer yanıtlara sahip olan bilim insanları baskın bir grup sayısına ulaşmamıştır. Üçüncü ve son olarak, bilim insanlarının bilim felsefesinin temel problemlerine yüksek oranda yabancı olduğu görülmektedir. Bu bulgu, her ne kadar nicel olmayan bir yolla ölçülmüşse de verilerin dikkatli analizi durumun bu yönde olduğunu göstermektedir. Tüm bu temel bulgular ışığında, genel değerlendirmemiz, farklı türden yapılandırılmış görüşmelerin çok daha detaylı sonuçlar temin edebileceğidir. (shrink)

Listening to someone from some distance in a crowded room you may experience the following phenomenon: when looking at them speak, you may both hear and see where the source of the sounds is; but when your eyes are turned elsewhere, you may no longer be able to detect exactly where the voice must be coming from. With your eyes again fixed on the speaker, and the movement of her lips a clear sense of the source of the sound will (...) return. This ‘ventriloquist’ effect reflects the ways in which visual cognition can dominate auditory perception. And this phenomenological observation is one what you can verify or disconfirm in your own case just by the slightest reflection on what it is like for you to listen to someone with or without visual contact with them. (shrink)

This volume offers the first-ever complete English translation of Leibniz’s Dissertatio De Arte Combinatoria together with a critical edition of the original Latin text on fa...

Our research is based on a rather large "library" of various works by M. Drahomanov, which contains his views on religion. Among them: Paradise and Progress, From the History of Relations Between Church and State in Western Europe, Faith and Public Affairs, Fight for Spiritual Power and Freedom of Conscience in the 16th - 17th Centuries,, "Church and State in the Roman Empire", "The Status and Tasks of the Science of Ancient History," "Evangelical Faith in Old England," "Populism and Popular (...) Progress in Austrian Rus, Austrian-Russian Remembrance," "Pious The Legend of the Bulgarians "," The Issues of Religious Freedom in Russia, "" On the Brotherhood of the Baptist or the Baptist in Ukraine, "" The Foreword, " Shevchenko, Ukrainianophiles and Socialism "," Wonderful thoughts about the Ukrainian national affair "," Zazdri gods "," Slavic variants of one Gospel legend "," Resurrection of Christ ", etc. (shrink)